“Ümmet” ve “Halklar” fantezisi İflas Etti!
Kürdistan’ı işgal altında tutan İslam devletlerinin barbar politikalarına karşı durup Kürdlerin ulusal haklarını savunan bir tane İslami örgüt bulamazsınız! Hepsi de şu veya bu şekilde işgal politikalarına “Ümmet” söylemiyle dini referanslarla (dini işgal aracı yaparak) destek veriyorlar…
Yine işgalci devletlerin sol söylemli örgütleri de “halklar” söylemiyle işgal devletlerinin birliğini savunarak Kürdlerin ulusal haklarına/devletleşmesine karşı duruyorlar…
Dün Saddam’ı ve İran Mollalarını, bu gün de Esad’ı “halklar” adı altında kutsayan ezen ulus solcuları, sırf devlet istemiyor diye PKK/PYD’ye methiyeler diziyorlardı. Hem PKK/PYD hem de Esad’a methiyeler dizen bu kesim şimdi zor bir viraja girdi. Çünkü katil Esad PYD/YPG/SDG’yi “vatan haini” ilan etti.
Düne kadar Rusya/İran/Esad ittifakının parçası olan bu güçler ABD’yle yakınlaştığı için “vatan haini” oldular. Demek ki kendilerine hizmet ettiği sürece “vatansever”, hizmet bitince de “hain” oluyorlar!!!
Bu durumda Kemalist sol ve Şii mezhepçiler Esad ile PYD/YPG/SDG arasında seçim yapmakla karşı karşıyalar. Kuşkusuz aynı ikilemi PKK/HDP Yönetimi de (Sol Kemalistler) yaşayacak!
Esad’ın “hain” nitelemesine SDG’den yine beklenen Kürdistani bir tepki gelmedi. Belki de esas sorun buradadır!
“Suriye’nin birliği” adına Kürdlerin ulusal haklarına karşı duran PYD, Esad tarafından hain ilan edilince “zoraki Kürdistani” olur diye bir beklenti olması doğaldır. Bu beklenti, ‘işgalciler için ne yaparsanız yapın yine onlara yaranamazsınız; sizi kullandıktan sonra çöpe atarlar’ gerçeğinden kaynaklıydı. SDG adına yapılan açıklama bu beklentiyi hemen suya düşürdü. Çünkü söz konusu açıklamada Esad’a tepki gösterilirken, “bu rejim ülkenin bölünmesine yol açacak; buna izin vermeyeceğiz” gibi absürt, tuhaf bir ifade kullanıldı. Sanki PYD/YPG Suriye devletinin esas sahibiymiş gibi. Bu söylem, Tayyip’e karşı çıkarken “Türkiye’yi böldürtmeyeceğiz” söylemiyle örtüşüyor!!!
Demek oluyor ki, işgalciler ne yaparsa yapsın PKK/PYD ve türevleri işgalci devletleri korumaktan vazgeçmeyeceklerdir. Çünkü örgüt/kurum olarak misyonları budur…
Her şeye rağmen Esad’ın “hain” nitelemesi tabanda ciddi soru işaretleri oluşturacağı için önemlidir! Ve tabii ki PKK/PYD yönetimlerine hala ısrarla “Kürdistani” bir gömlek giydirmeye çalışanlar da yeni durumdan bir ders çıkartmak zorunda kalacaklardır…
Ne olursa olsun “Halklar” fantezisini savunanlar bir çıkmazdalar ve hiçbir gerekçeleri mevcut tuhaflıklarını açıklayamaz…
Hiçbir filozof bu paradoksu çözemez: “Enternasyonalist Birlikler ABD’nin silahlarıyla ve koordinasyonunda Ortadoğu’daki Anti emperyalist devrimci(!) güçlere (Esad v.s.) karşı savaşarak halkları özgürleştirecek”!!!
Sonuç olarak;
Ortadoğu’da her an dengeler ve ittifaklar değişebiliyor. Bu nedenle mutlak zafer ve mutlak yenilgi analizleri anlamsızdır; çünkü her an bağımsızlık olanağı da doğabilir, her an Kürdistan’ın boğulma ihtimali de… Yapılması gereken şey, bağımsız Kürdistan amacına odaklanmak ve bedeli ne olursa olsun bu haklı davadan asla vazgeçmemek…
Kürdistan’da silahlı bir güç isen, ya Kürdlerin ulusal haklarını savunursun ya da bu haklara karşı savaşır ve sömürgecilere tetikçilik yaparsın! Hiçbir “Tanrı” ve “Filozof”un gizemli ve fantastik söylemleri bu gerçekliği değiştiremez…
Ya Kürdleşirsiniz,
Ya da Kürd düşmanı olursunuz…
Haber/Yorum
18.12.2017